28 Aralık 2008 Pazar

Allah'ın laneti üzerlerine olsun ilanihaye



88. “Kalplerimiz muhafazalıdır” dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler.
89. Kendilerine ellerindekini (Tevrat’ı) tasdik eden bir kitap (Kur’an) gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrat’tan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun. (bakara süresi)

24 Aralık 2008 Çarşamba

Araştır-ma


Abdülhamid Han’ın petrol haritası
Habire tartışır dururuz ya?Türkiye petrol denizi üzerinde mi?Güneydoğu fokur fokur petrol kaynıyor mu? Türkiye petrol dolu ama yabancılar çıkarmamıza izin vermiyor mu?!

Bütün bu soruların yanıtını biri vermiş zaten... Hem de tam 100 yıl önce. Sultan II. Abdülhamid!

Özelllikle 19. yüzyılın son çeyreğinde, tüm dünyada gündeme gelen ve ne denli önemli olduğu herkesçe kabul edilen petrol araştırmaları için, Abdülhamid Han, olağanüstü çaba harcamış.

Hazırlattığı, ‘tespit haritasında’, Anadolu’nun neredeyse tamamında, yüksek ölçekte petrol rezervi olduğu saptanmış!

Hazine-i Hassa’dan, yani kendi cebinden, parasını ödeyerek yabancı ve yerli mühendislere Musul ve Bağdat havalisiyle, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yaptırdı.

Alman Maden Mühendisi Paul Groskoph ve Habib Necip Efendi’nin başkanlığındaki araştırma birimi, 22 Ekim 1901’de çalışmalarını Abdülhamid Han’a sundu.

Bugüne değin her nedense bir türlü yayınlanmayan bu harita, salt Güneydoğu’nun bilinen noktalarında değil, Hakkari ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini gösteriyor. Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca, önemli petrol rezervleri saptamış.

Heyet Başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, izledikleri güzergahı da, ayrıntılı bir biçimde anlatıyor. Petrol havzasını karış karış dolaşan Groskoph, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervleri bulunduğunu vurguluyor.

Güneydoğu Anadolu’nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu’nun bir bölümünü kapsayan petrol haritası, Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı çevresi, Sinan, Batman Çayı çevresi, Dicle Bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı çevresi, Habur, Fındık, Cizre, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkari’de (Çölemerik) çok önemli petrol yatakları bulunduğunu kaydediyor!!

Bu harita sonunda gün yüzüne çıkacak! Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, ‘Osmanlı Döneminde Irak’ adlı kitapta haritayı kamuoyuna sunacak.

Şimdi bu kitap yayınlandığında, göreceğiniz 18 Kasım 1902 tarihli bir belge var! Bu belgeye göre; Musul vilayetindeki petrol madenlerinin imtiyazı Hazine-i Hassa’ya veriliyor, hemen sonrasında da Abdulhamid Han bu imtiyazları maliye hazinesine aktarıyor.

Abdulhamid Han’ın tahttan indirilmesi ve İttihatçıların devlete el koyması sonucu, ne harita kalıyor ortalıkta ne de Musul’daki devlet hakları. Ancak 12 Ocak, 1920’de, maliye hazinesine devredilen padişaha ait mallar, tekrar Hazine-i Hassa’ya geri veriliyor. Hanedan üyelerinin uluslararası mahkemelerde sürdürdükleri, Musul’daki mallarını geri alıp Türkiye’ye devretmeleriyle ilgili davalar hala sürüyor. Bu davaların kimini kazandı hanedan üyeleri... Ama türlü çeşitli, tezgahlar yüzünden mahkeme kararları uygulanmıyor bir türlü!

Size son bir not. Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizler Bağdat’ı almak için harcadıkları paranın tam tamına 7 katını Musul’a sahip olmak için harcadılar!

Şimdi, biraz düşünün hele, neden kimileri Güneydoğu’yu cadı kazanı gibi kaynatır da kaynatır... Neden rahat bi soluk aldırmaz Türkiye insanına ki en azından Abdülhamid Han’ın yaptırdığı harita doğru mudur yanlış mı, saptanabilsin!
Aziz ÜSTEL
Star Gazetesi

30 Kasım 2008 Pazar

kriz mi var yoksa karın ağrısı mı ?

Ülkemizde bazı basın yayın organları kriz tellallığı yapıyorlar. Haberleri sunarken ve yayınlarken kriz olmasından dolayı sanki çok mutlular.Haberin veriliş tarzına baktığınız da gazete manşetleri ve haberleri sunan spikerin yüzündeki gülücükler bunu açık olarak ortaya koymaktadır. Acaba bu gazete sahipleri ve gazeteciler başka ülkede mi yaşıyorlar yada bizim bilmediğimiz krizin faydası mı var yoksa birilerinin karnı mı ağrıyor ?

13 Ekim 2008 Pazartesi

Seni sevmek


Delicesine

Nasıl ki dalga çarpar kıyıya
Delicesine delicesine
Gönülden böyle koşarım aşka
Delicesine delicesine
Kurban eyledim canı canana
Onu görürüm baksam ne yana
Gönlümü candan bağladım ona
Delicesine delicesine
Açacak diye seher vakti gül
Bekleyip durur divane bülbül
Bırakamıyor hayali gönül
Delicesine delicesine

Uğur Işılak

16 Ağustos 2008 Cumartesi

BERAT KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN


Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizlere de şöyle buyurmuştur:

"Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifâ dileyen yok mu;şifâ vereyim. "

Berat kandiliniz tebrik eder İslam alemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak'tan niyaz ederim.

29 Temmuz 2008 Salı

MİRAÇ KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN


Otuz Birinci Söz


Mi'rac-ı Nebeviyeye (a.s.m.) Dâirdir


İHTAR


Mi'rac meselesi, erkân-ı imâniyenin usûlünden sonra terettüb eden bir neticedir ve erkân-ı imâniyenin nurlarından medet alan bir nurdur. Erkân-ı imâniyeyi kabul etmeyen dinsiz mülhidlere karşı elbette bizzat ispat edilmez. Çünkü, Allah'ı bilmeyen, peygamberi tanımayan ve melâikeyi kabul etmeyen veya semâvâtın vücudunu inkâr eden adamlara Mi'racdan bahsedilmez. Evvelâ o erkânı ispat etmek lâzım geliyor. Öyle ise biz, Mi'racda istibat ile vesveseye düşen bir mümini muhatap ittihaz ederek, ona karşı beyân edeceğiz. Ara sıra makam-ı istimâda olan mülhidi nazara alıp, serd-i kelâm edeceğiz. Bâzı Sözlerde hakikat-i Mi'racın bir kısım lem'aları zikredilmişti. İhvanlarımın ısrârı ile ayrı ayrı o lem'aları hakikatin aslıyla birleştirmek ve kemâlât-ı Ahmediyenin (a.s.m.) cemâline birden bir ayna yapmak için, inâyeti Allah'tan istedik.
-------------------------------------------------

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla

âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haramdan alıp, çevresini mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir. (İsrâ Sûresi: 1.)

O ancak kendisine vahyolunanı söyler. • Onu muazzam kuvvetlere, üstün bir akıl ve dirâyete sahip Cebrâil öğretti ki, • kendisine gerçek sûretiyle görünmüştür. • O, ufkun en yukarısında idi. • Sonra indi ve yaklaştı. • Nihayet kendisine iki yay kadar, hattâ daha da yakın oldu. • Sonra da vahyolunacak şeyi kuluna vahyetti. • Onun gördüğünü kalbi yalanlamadı. • Şimdi onun gördüğü hakkında onunla mücâdele mi edeceksiniz? • And olsun ki onu bir kere daha hakiki sûretinde gördü. • Sidre-i Müntehâda gördü. • Ki, onun yanında Me'vâ Cenneti vardır. • O zaman Sidre'yi Allah'ın nuru kaplamıştı. • Göz ne şaştı, ne de başka bir şeye baktı. • And olsun ki Rabbinin âyetlerinden en büyüklerini gördü. (Necm Sûresi: 4-18.)
İlgili aramalar: müzik - arif nihat asya - naat -  şiir -   arif -   nihat -   naat -   peygamber -   mevlüd -   muhammed -   islam -   kandil

24 Temmuz 2008 Perşembe

HEP DEMOKRASİ TAM DEMOKRASİ



Başkalarının; Mars'ta hayat bulmak , nano teknolojisini gelişmek, insan haklarını daha fazla yaşamak, koyun kopyalamadan sonra insan kopyalamayı tarşırken, demokrasinin en uç sınırlarını zorlarken, Türkiye'deki biz genç siviller dünyadaki başka gençlerin duymadığı kadar darbe ve fişleme kelimelerini duyduk. ONUN İÇİN BİZ GENÇ SİVİLLER RAHATSIZIZ !

21 Temmuz 2008 Pazartesi

2008 AĞUSTOS ÖĞRETMEN ATAMASI BRANŞLARA GÖRE DAĞILIMI


2008 AĞUSTOS ATAMASI BRANŞLARA GÖRE DAĞILIMI
Bakan Çelik, 2008 yılı başında açıklanan 23 bin öğretmen ataması sayısını artırdıklarını açıkladı. Yeni alınan karar ile 28 bin öğretmen atamasının yapılacağını söyledi.

21 Ağustos'da ataması yapılan öğretmenlerin 15.744'ü kadrolu 2.4449'u sözleşmeli olarak atanacak.

Ataması yapılan öğretmenler Eylül'de görev başında olacaklar. Bakan Çelik, sonbaharda da 10 bin öğretmenin daha atamasının yapılacağını söyledi.

HANGİ BRANŞTAN KAÇ ÖĞRETMEN ATANACAK
Okul öncesi öğretmenliği 1040 kişi
İngilizce öğretmenliği 1550 kişi
Bilişim Teknolojileri 1172 kişi
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 700 kişi
Teknoloji ve Tasarım Öğretmenliği 350 kişi
Rehber Öğretmenlik 1126 kişi
Beden Öğretmenliği 820 kişi
Milli sporcu 149 kişi
Müzik öğretmenliği 528 kişi
Fen Bilgisi ve Teknoloji öğretmenliği 1063 kişi
Sınıf Öğretmenliği 6218 kişi
Türk Dili 508 kişi
Zihinsel Engelli öğretmenliği 90 kişi
Türkçe 450 kişi
Resim İş 405 kişi
Sosyal Bilimler 435
Coğrafya 125 kişi
Lise Matematiği 122 kişi
Biyoloji 105 kişi
Tarih 75 kişi
Kimya 16 kişi
İmam Hatip 53 kişi
Giyim ve tasarım 25 kişi
El sanatları 25 kişi
İtalyanca 3 kişi
Fizik 20 kişi
Gazetecilik 4 kişi
İsapnyolca 1 kişi
Psikoloji 5 kişi
Radyo ve TV 7 kişi
Denizcilik 1 kişi
Almanca 30 kişi

16 Temmuz 2008 Çarşamba

HADİS-İ ŞERİF



1- Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Kim Allahtan başka hiçbir ilah olmadığına Muhammedin de Onun Resûlü olduğuna şehadet ederse Allah ona ateşi haram eder."
Ubâde radıyallahu anh. Tirmizî.

2-İmam Malik (ra)`e ulaştığına göre, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "İstikamet üzere olun. (Bunun sevabını) siz sayamazsınız. Şunu bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. (Zahiri ve batıni temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mü`min riayet eder."
kütübü sitte

3-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-ı Hakk`ın bu husustaki sünneti şudur): "Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çıkar. Allah Teala Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükafaatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terketti." "Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir, diğeri de Rabbine kavuştuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (haluf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur."
Ebu Hureyre -Kütübü Sitte

4-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, hacc veya umre için Mescid-i Aksa`dan Mescid`i Haram`a (kadar) ihrama girerse, geçmiş ve gelecek bütün günahları affedilir veya cennet kendisine vacib olur." -Ravi, Resulullah`ın hangisini dediği hususunda şekke düştü-
Ümmü Seleme -Kütübü Sitte

5-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim malının zekatını sevab umarak verirse ona sevap verilir. Kim de zekatını vermezse biz zekatı ve malın yarısını (cezalı olarak zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed`e ondan bir hak yoktur." (Rezin tahric etmiştir)
Hz. Muaz- Kütübü Sitte

6- Resulullah (sav) bana: "Kur`an`ı bana oku!" dedi. Ben (hayretle): "Sana indirilmiş bulunan Kur`an`ı mı sana okuyayım?" diye sordum. Bana; "Evet, ben onu kendimden başkasından dinlemeyi seviyorum!" dedi. Ben de ona Nisa süresini okumaya başladım. Ne zaman ki, "Her ümmete her şahid getirdiğimiz ve ey Muhammed, seni de bunlara şahid getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?" mealindeki ayete (41. ayet) geldim. "Dur!" dedi. Durdum ve dönüp Resulullah (sav)`a baktım. Bir de ne göreyim, iki gözünden de yaşlar akıyordu."
ibnu Mesud-Kütübü Sitte

7-Babası (radıyallahu anh)`ndan anlatıyor: "Resulullah (sav)`a bir adam kebairden sormuştu, şöyle cevap verdiler: "Onlar dokuzdur!" buyurdular ve saydılar: "Şirk, sihir, insan öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, namuslu kadınlara iftirada bulunmak, anne ve babaya haksızlık, kıbleniz olan Beytu`l-Haram (da masiyet işlemey)i sağlığınız ve ölümünüzde helal addetmek."
Ubeyd İbnu Umeyr- Kütübü Sitte

8-Resulullah (sav)`ı işittim. Şöyle buyurmuşlardı: "Bir kısım insan vardır, Allah`ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Halbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil."
Havle el-Ensariyye-Kütübü Sitte

9-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sidk insanı birr`e (Allah`ı razı edecek iyiliğe) götürür, birr de cennete götürür. Kişi, doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah`ın indinde siddik (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalanda kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah`ın indinde yalancı diye kaydedilir."
İbnu Mes'ud- Kütübü Sitte

10-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim, benden sonra öldürülmüş olan bir sünnetimi ihya ederse beni seviyor demektir. Beni seven de benimle beraberdir." [Rezin tahric etmiştir]
Hz.Ali-Kütübü Sitte

11-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Hikmetli söz mü`minin yitiğidir. Onu nerede bulursa, onu hemen almaya ehaktır."
Ebu Hureyre-Kütübü Sitte
12-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder."
Ebu Hureyre-Kütübü Sitte

13-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder."
İbnu Ömer-Kütübü Sitte

14-Resulullah (sav): "Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun" buyurdu.
Adiyy İbnu Hatim-Kütübü Sitte

15-Resulullah (sav) herhangi bir işi için bir adam gönderse şu tembihte bulunurdu: "Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın."
Ebu Musa-Kütübü Sitte

17-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kadın dört hasleti için nikahlanır: Malı için, haseb ve nesebi için, güzelliği için, dini için. Sen dindarı seç de huzur bul."
Ebu Hureyre-Kütübü Sitte

18-Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir.
İbnu Mes'ud- Kütübü Sitte

19-Cenab-ı Hakkın şu (mealdeki) kavl-i şerifleri indiği zaman, "Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü`minlerin hanımlarına söyle. Evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar."(Ahzab 59) Ensar kadınları başlarında (siyah) örtüden kargalar taşıyor oldukları halde dışarı çıkarlardı.
Ümmü Seleme-Kütübü Sitte

20-Kim, kendisi için faydalı iki hadis öğrenir veya faydalanması için başkasına öğretirse, 60 yıl ibadetten daha hayırlıdır."

21-Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallah demeyi telkin edin."
Ebu Saidi'l-Hudri

9 Temmuz 2008 Çarşamba

AŞIK SUMMANİ


Aşık Sümmani
Ervah-ı ezelden levh ü kalemden
Bu benim bahtımı kara yazdılar
Gönül perişandır alev-i alemde
Bir günümü yüz bin zara yazdılar


1860 - 1915. Narman’ın Samikale köyünde doğdu. Asıl adı Hüseyin’dir. Küçük yaşlarda aşıklık geleneğini öğrenmeye başladı. Yaklaşık 11 yaşında Erzurum’a giderek aşıklar çevresine girdi. Hodlu Şamili gibi birçok aşıktan etkilenmesine karşın, Sümmani’nin yetişmesinde dönemin ünlü aşığı Erbabi’nin katkısı farklıdır.

Rüyada gördüğü, herbirinin başı çevresinde uçuşan yeşil kanatlı 40 güvercin olan 3 derviş, yeşil bir yaprak göstererek üzerindeki yazıyı okumasını istediler. Ancak Sümmani, okuma yazma bilmediğini söyledi. Bunun üzerine dervişler okumayı öğretmeye başladılar. Hüseyin böylelikle yapraktaki G-P-İ harflerini seçebildi. Bunlar Gülperi’nin ilk orta ve son harfleriydi. Dervişlerden biri elindeki boş kadehi havaya kaldırıp indirince kadeh dolmuştu. Sümmani’ye uzatarak içmesini söyledi. Aynı zamanda da bunun bir bade olduğunu ve Bedehşah Valisi Abbas Han’ın kızı Gülperi’nin adını fısıldadı. Sümmani, kadehi içtikten sonra vücudunu bir titreme aldı. Daha sonra başları üzerinde uçuşan güvercinlerin arasında bir kızın yüzü belirdi. Dervişlerden biri bunu, Gülperi olduğunu söyledi. Onun da kendisi gibi bade içeceğini ve ömür boyu sürecek bir sevdaya düşeceklerini ekledi. Eğer gözünü kırpmadan bakmazsa kavuşamayacağını ve bu aşkın kıyamete dek süreceğini söyledi derviş. Gerçekten de Sümmani kızın güzelliği karşısında gözünü kırpmadan bakamadı.

Aşık Sümmani, yıllarca sevdiğini bulmak için yıllarca dolaştı. Ancak kavuşmalarının olanaksızlığını anlayınca köyüne döndü.

Aşık Sümmani, sonraki yıllarda uzun zamandır birbirlerinin aşıklıklarına ilişkin şeyler duyduktan sonra ancak o dönemde özel bir izinle, Rusya’nın işgali altında bulunan Kars’a gidip Aşık Şenlik’le karşılaştı. Günler süren karşılıklı türkü söylemeden sonra birbirlerini etkilediler ve çok iyi arkadaş oldular. Daha sonra Şenlik’in annesi Sümmani’yi gömleğinden geçirip evlat edindi.

Yaşça kendisinden büyük olmasına karşın Aşık Ruhsati’yi de etkileyen Aşık Sümmani, birçok genç aşığında yetişmesine de katkıda bulundu.

Sümmani, köyünde öldü ve orada toprağa verildi.

Der Sümmani tamam oldu muhabbet
Biz varalım, siz olasız selamet
Kalktı bu karyeden çekildi kısmet
Göründü gözüme yol yavaş yavaş

Özellikle Doğu Anadolu’da yaygın olan ve Sümmani tarafından söylendiği için de »Sümmani Ağzı« olarak bilinen ezgi, 11’lik türkülerde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bu gelenek, değişik yörelerde birçok aşığın yanında, Sümmani'nin torunları Aşık Hüseyin Sümmanoğlu ve Aşık Nusret Toruni tarafından da günümüzde temsil edildi.

Aşık Sümmani’ye ilişkin bugüne dek değişik araştırmacılar tarafından çeşitli kitaplar hazırlandı.

KAYNAK:

5 Temmuz 2008 Cumartesi

KENEYLE MÜCADELEDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN UNSURLAR


Ülkemizde son yıllarda can almaya başlayan kene, özellikle Türkiye'nin kuzeyinde çok sık bulunmaktadır.Burada yaşayan vatandaşlarımızın biraz daha duyarlı olması gerekmektedir.
KENEYE KARŞI DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN UNSURLAR:


3 Temmuz 2008 Perşembe

REGAİB KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN



Bütün müslümanların mübarek Regaib kandilini tebrik eder; İslam alemine huzur, mutluluk ve şuurlu bir dini hayat getirmesini Alemlerin Rabbi olan ALLAH cc'den niyaz ederim.

28 Haziran 2008 Cumartesi

TEHLİKENİN FARKINDA OLANLAR BURADA


28 Haziran 2008 15:45
Ortak Akıl Hareketi etrafında bir araya gelen TGTV, Hak-İş, Memur-Sen, MÜSİAD ve Mazlum-Der gibi 300'den fazla STK, Malatya'da dev bir miting düzenliyor...

Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesi ile oluşturulan 'Ortak Akıl Hareketi' demokrasiye sahip çıkmak adına ülkenin 7 bölgesinde miting düzenlemeyi kararlaştırmıştı. İlk miting bugün saat 16:00'da Malatya'nın Kernek meydanında gerçekleştirilecek. Eylemde 'Kayıt yok, şart yok, egemenlik milletin' mesajı verilecek. Eylemi destekleyen platform üyeleri Vakit'e yaptıkları açıklamalarda, 'Gerçek tehlikenin farkındayız' Demokrasi için sesimize güç olun' çağrısında bulundular.

HALK NE DİYORSA O

Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu: 'Birilerinin akıl tutulması yaşadığı, birilerini de akıl tutulması ile itham ettiği yerde, itham cephesinde yer almaktansa aklın yanında olmak için bugün Malatya'dayız. Ülkenin geleceği konusunda birlikte olmak ve tavır geliştirmek, tavrını hukuk, demokrasi ve milletten yana belirleyenleri yanımıza davet ediyoruz. Toplumun kapasitesinin sıfırlanması, demokratik birikimlerin yok edilmesi amacında olanların gerçek niyetinin darbe özlemi olduğunu iyi biliyoruz. 'Halksız demokrasi olmaz' diyen herkesi alanlara davet ediyoruz. Halk ne diyorsa o''

'MİLLET İRADESİNE HEP BİRLİKTE SAHİP ÇIKALIM'

Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu: 'Tüm sıkıntıların sebebi olan darbe Anayasası'nın değiştirilip, yeni bir Anayasa'nın hazırlanması şarttır. Hiçbir Anayasa, hak ve özgürlük vermez. Gün; millet iradesine sahip çıkma, ses çıkarma günü' Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olması adına özgürlükleri genişletmek için 'Ortak Akıl Hareketi'nin içinde yer alıyoruz. Memur-Sen olarak, millet iradesinin sözcülüğünü yapıyoruz, milletin sesi oluyoruz. Bundan sonra da milletin sesini duyurmaya, iradesine sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bizim gibi düşünen herkesi Malatya'ya davet ediyoruz.'

'GERÇEK TEHLİKENİN FARKINDAYIZ'

Mazlum-Der Genel Başkanı Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu: 'Özgürlüklerin ve demokrasinin teminatı da gerçek bir hukuk devletidir. Yeni demokratik bir Anayasa hem hukuk devletinin gerçekleştirilmesinde, hem de özgürlüklerin ve demokratik işleyişin güçlendirilmesinde en önemli ve acil bir adımdır. Türkiye'nin sorunlarının çözümü, özgürlüklerin genişletilmesi ile, özgürlük demokrasi ile, demokrasi ise yeni bir Anayasa ile sağlanabilir. Biz bunun farkındayız. Bunun farkında olan herkesi yanımızda görmek istiyoruz.'

'AKLINIZI BAŞINIZA ALIN'

Memur-Sen Malatya Şube Başkanı Şahin Kayaduman: 'Mitinge Adıyaman, K. Maraş, Elazığ, Diyarbakır, Sivas, Ş.Urfa, Bingöl, Gaziantep, Batman, Yozgat, Nevşehir, Niğde, Adana, Mardin, Kayseri, Erzincan, Osmaniye, Erzurum, Hatay, Mersin, Tokat, Siirt ve Ağrı illerinden katılım olacak. Türkiye küçük hesapların, küçük hedeflerin, küçük ufukların ülkesi olmayacak. Ağır vebâl altındayız. Bütün sorumluluk sahiplerine sesleniyoruz; aklınızı başınıza alın. Demokrasi ve özgürlükler için ortak hareket etmeliyiz.'

27 Haziran 2008 Cuma

KENEYE BİR GOL ATTIK SONUNDA


KENE İLE BAŞETME YOLU
Bir hastaya müdahale ederken bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını yenen Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği doktorlarından Tarık Irmak, hastalık belirtileri başlar başlamaz erkenden tedaviye başladıklarını ve iyileştiklerini belirterek, “Şu anda hafif bir yorgunluk dışında bir rahatsızlığım yok.
Bir hastaya müdahale ederken bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını yenen Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği doktorlarından Tarık Irmak, hastalık belirtileri başlar başlamaz erkenden tedaviye başladıklarını ve iyileştiklerini belirterek, “Şu anda hafif bir yorgunluk dışında bir rahatsızlığım yok. Diğer üç arkadaşım da iyi” dedi.

Avrupa Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği ile Türk Klinik Mikrobiyoloji Ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneğinin viral kanamalı ateşi hastalıklarındaki son gelişmeleri değerlendirmek amacıyla düzenlediği “Ebola'dan Kırım Kongoya Viral Kanamalı Ateşler” konferansı İstanbul'da başladı.

Konferansa katılan Tarık Irmak KKKA virüsünün nasıl bulaştığını, nasıl bir tedavi gördüklerini ve alınması gereken önlemleri anlattı.

KKKA hastalığı ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine çevre illerden de olmak üzere günde en az 2-3 vaka geldiğini belirten Irmak, KKKA virüsünün temasla bulaştığını, bu nedenle de hastane çalışanlarına ne tür önlemler almaları gerektiğini konusunda eğitim verildiğini söyledi.

Irmak, çalışanların temas izolasyonunu sağlaması gerektiğini ifade ederek, bunun, virüsü taşıyan hastalara müdahale ederken alınması gereken en önemli tedbir olduğunu kaydetti.

“Geçtiğimiz günlerde hastanenizde bu virüsü taşıyan bir hastaya müdahale ederken siz dahil 4 kişiye bu virüs bulaştı, bu olay nasıl oldu?” sorusu üzerine, Irmak, şunları anlattı:

“Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği, bu hastalık konusunda oldukça deneyimli bir klinik, gerekli tedbirleri de aldık ama yine de bulaşma oldu. Gözümüzden kaçan bir nokta olmuştur belki... Hastaya müdahale ederken gözlük, eldiven, maske gibi temas izolasyonunu sağlamıştık. Hastaya kalp masajı yaparken bir şekilde bulaştı. Aslında bu ilk müdahale ettiğimiz bir hasta da değildi. Bunun gibi daha önce bir çok hastaya müdahale ettik. 4 yıldır aynı hastaları takip eden bir klinikte çalışıyorum. Bu kanamalı bir hastalık olduğu için, hastaya kalp masajı yaparken kan sıçramış, ben sıçradığını bile fark etmedim. Yan taraftan gelmiş olabilir. Hastadan sıçrayan kan herhangi bir sıyrık, yaralanma varsa virüs hemen bulaşıyor.”

Tarık Irmak, müdahale ettikleri hastadan kanın sıçraması sonucu virüsün kendisine ve diğer 3 arkadaşına bulaştığından hastalık belirtileri başlayınca emin olduklarını dile getirerek, “Hastalık belirtileri başlar başlamaz erkenden tedaviye başladık ve iyileştik. Şu anda hafif bir yorgunluk dışında bir rahatsızlığım yok. Diğer üç arkadaşım da iyi” dedi.

Irmak, hastane personelinin bu hastalığı taşıyan hastaların tedavileri sırasında ekstra özen göstermesi gerektiğini söyledi.

“GÜNLÜK KENE KONTROLÜ YAPILMALI”

“Halk nasıl önlem almalı?” sorusuna karşılık Irmak, özellikle kırsal alanda çalışan halkın erken müdahale açısından günlük olarak kene kontrolü yapması gerektiğini ifade ederek, şu önerilerde bulundu:

“Her kene ısırığı olan hastaneye koşmamalı. Önemli olan belirtiler başladığı anda hastaneye gelmektir. Her ateş ve kırgınlık gribal enfeksiyona yorulmamalı. O dönemde hastaneye başvurulmalı. Ağrı kesici, antibiyotik ve ateş düşürücülerle geciktirilmemeli.

Kene tuttuğu anda hastanelere koşmak yerine, belirtiler başladığı an gecikmeden, önemli olan gecikmemektir, hastaneye başvurulmalıdır. KKKA ile ilgili belirtiler varsa hemen tedaviye başlanmalıdır.”

Tarık Irmak, kişilerin keneyi bir cımbız yardımıyla kendilerinin çıkarabileceğini belirterek, “Kenenin çıkarılması için bir sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmiyor. Kişi kendi evinde, kolonya dökerek ya da cımbızı ısıtarak değil, keneyi kusturmadan, ip ya da cımbız yardımıyla çıkarabilir. Ateş, kırıklık, eklem ağrıları gibi hastalık belirtileri başlar başlamaz sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kene tuttuğu anda hastanelere koşmak, sağlık kuruluşunun iş yükünü artırmaktan başka bir şey değil.”

Erken teşhisin tedavide başarı sağladığına işaret eden Irmak, tedavi olanların da KKKA virüsüne bağışıklık kazandığını kaydetti.

25 Haziran 2008 Çarşamba

ÖĞRETMEN ATAMALARI


HİÇ BİRŞEY OLMAZSAN ÖĞRETMEN OL ZİHNİYETİNE DUR DENECEK Mİ?

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Genel Müdürü Ömer Balıbey, "Şuan ülkede 170-180 bin biriken öğretmen var. Arz talep olmayınca bu çocukların şansı yok. Uzun vadede öğretmen liseleri, eski öğretmen okulları gibi eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencileri alsın arz talep dengelensin ve KPSS'ye girmeden direk atanacak. Bunun için uzun vadede bir çalışma yapıyoruz" dedi.

Safranbolu'da ihale aşamasında olan Anadolu Öğretmen Lisesi'nin yapılacağı Harmanbaşı Mahallesi'nde incelemelerde bulunan MEB Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Genel Müdürü Ömer Balıbey, daha sonra Safranbolu İlçe Kaymakamı İzzettin Küçük'ü ziyaret etti. Balıbey, burada gazetecilere yaptığı açıklamada, YÖK'le 2002 yılından bu yana ara verilen toplantıların yeniden başladığını ve mevcut öğretmen sistemi içerisindeki öğretmenleri nasıl iyileştirilmesi konusunda yoğun çalışma içersinde olduklarını belirtti.

Öğretmenlerin yerleştirilmesi konusunda yaşanan sıkıntıların sorulması üzerine Balıbey, "Kadro bu kadar, Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı bize 30 bin kadro veriyor. 10 binde sözleşmeli 40 bin. Bu 40 bin kadro ile hiç birşey almıyoruz. Ülkede 69 adet eğitim fakültesi olunca 50 bin öğretmen mezun oluyor, teknik eğitimde 42, fen edebiyatta ise 28 fakülte olunca yılda 80 binin üzerinde mezun oluyor. Biz 30 ile 40 bin civarında kadro alıyoruz. Şuan ülkede 170 -180 bin biriken öğretmen var. Arz talep olmayınca bu çocukların şansı yok. Uzun vadede öğretmen liseleri eski öğretmen okulları gibi eğitim fakülteleri mezun olan öğrencilerini alsın, arz talep dengelensin ve KPSS'ye girmeden direk atansın. Bunun için uzun vadede bir çalışma yapıyoruz. Bu bir altyapı futbol okulu gibi olmalı. Dershanelerin kapatılması konusunda ise bunun bir arz talep durumu olduğunu, dershaneler iyi okullar kötü demiyoruz ya da tam tersini de demiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı büyük bir reform başlatarak serbestlik yaparak SBS ile öğrencileri sistemin içerisine almaya başladı. Liseler 4 yıla çıkarıldı. Anadolu öğretmen ve fen liseleri hariç. Anadolu liselerini de uzun vadede böyle yapmayı düşünüyoruz. Daha çok bu arz talebi yukarda rahatlatarak, yani alttan gelen sisteminin önünü açarsak, o sınava çok az öğrencinin gireceği sisteme koyarsak herkes daha çok rahatlayarak girebilir ve o zaman dershaneler kaldırılır. Şuan ki mevcut sistemde bugün dershanelerin kalkması mümkün değil, ancak uzun vadede yeni alternatifler aranırsa ve eğitim sisteminde yeni reformlar oluştuğu zaman ancak dershaneler kaldırılması düşünülebilir. İleride sınavsız geçişler olacağından zaten otamatikmen dershaneler kapanır. Bunlarının hepsi zaten uzun vadede olacak işler" diye konuştu.

21 Haziran 2008 Cumartesi

ÜSTAD'LA BİR LAHZA


Bediüzzaman Said Nursi, insanlara olduğu kadar hayvanlara da merhametli idi. Hayvanlara karşı yapılan kötü muameleyi affetmezdi. Bir kertenkele olayı var ki bu yaklaşımını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bediüzzaman Said Nursi, 1922-1923 yıllarında 10 ay kadar Ankara’da kaldı. Ne var ki yöneticilerin dine karşı lakaytlığını gördükten sonra umduğunu bulamadı ve Van’a gitti. Van’da kendini bütünüyle dini ilimlere ve ibadete verdi.

Bediüzzaman, insanlara olduğu kadar hayvanlara da son derece merhametli idi. Öğrencilerinin hayvanlara karşı olumsuz tavırlarını gördüğünde ya da duyduğunda çok üzülürdü ve onları ikaz ederdi.

Öğrencilerinden birisi bir gün bir kertenkele görür ve…. Gelin gerisini Molla Resul’den dinleyelim:

“Üstad, bir gün bize ‘Ben tesbihat ve dua ile meşgul olacağım’. Siz gidin biraz gezin” demişti.

Bu gezinti sırasında bir taşın üstünde bir kertenkeleyi vurup öldürmüştüm. Dönüşte Üstad, ne yaptığımızı, nerelere gittiğimizi sordu. Ben de gezdiğimiz yerleri anlattım. Sonra da bir kertenkeleyi öldürdüğümü söyleyince Üstad çok üzüldü. Bana dönerek,

“Evini harap etmişsin” dedi.

Ben de “Bizde 7 kertenkele öldürenin bir hac sevabı kazanacağını söylerler” dedim.

Bu defa Üstad, “Otur da konuşalım, kim haklı, kim haksız?”

“O hayvan sana saldırdı mı?”

“Hayır”

“Elinden bir şeyini aldı mı?”

“Hayır”

“O hayvanın rızkını sen mi veriyorsun?”

“Hayır”

“Senin mülkünde mi, arazinde mi geziyordu?”

“Hayır”

“O hayvanı sen mi yarattın?”

“Hayır”

“Bu hayvanların niçin yaratıldığını biliyor musun?”

“Hayır”

Bu hayvanı yaratan Allah, senin öldürmen için mi yarattı? Sana kim öldür dedi? Bu hayvanların yaratılışında binlerce fayda ve hikmet var. Onu öldürmekle hata etmişsin.”

20 Haziran 2008 Cuma

ÖSS PAUN SİSTEMİNDEKİ YENİLİKLER


ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, ÖSS'nin yeni baraj puanları olan 165 ve 145'in belirsizlikleri ortadan kaldırmak için belirli başarı yüzdelerine sabitlendiğini belirterek, “Buna göre, ön lisans programları için yüzde 15, lisans programları için yüzde 25 başarı aranacak” dedi.


Yarımağan, Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi tarafından düzenlenen “6. Gençlik ve Rehberlik Sempozyumu”na gelişinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.



“ÖSS'de baraj puanlarının düşürüldüğünün anımsatılması” üzerine, Yarımağan, önlisans ve açık öğretim fakültelerine giriş için aranan en küçük taban puanın 160'tan 145'e, lisans programlarına giriş için aranan taban puanın da 185'ten 165'e düşürüldüğünü hatırlattı. Ünal Yarımağan, hesaplama yönteminin gereği olarak 165 ve 145 puanlarda oluşabilecek belirsizlikleri gidermek için de değişiklikler yapıldığını ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:



“Çünkü bugünkü mevcut puan hesaplama sisteminde en küçük puana göre, en küçük puanı alan adayın puanının kaç olduğuna bağlı olarak bütün puanlar etkilenebiliyor. Taban puanlar da biraz aşağı yukarı gidebiliyor. Bu belirsizliği ortadan kaldırmak için yeni taban puanlar olan 165 ve 145 puanlar belirli başarı yüzdelerine sabitleştirildi. Buna göre, ön lisans programları için yüzde 15, lisans programları için yüzde 25 başarı aranacak. 'Bu ne getirecek' derseniz, bu eski sisteme göre geçen yıl ve önceki yıllarda uygulanan sisteme göre, ön lisans programlarına tercih yapma hakkını elde eden aday sayısının yüzde 20 ile yüzde 40 dolayında artmasına, lisans programlarına tercih yapma hakkı elde edecek aday sayısını da puan türüne ve soruların zorluk düzeyine göre yüzde 40 ile yüzde 60 arasında artmasına neden olacaktır.” Prof. Dr. Ünal Yarımağan, son iki yılda kontenjanlarda oluşan açığın “öğrenci başarısızlığından çok 2006 yılında sistemde yapılan değişiklikten kaynaklandığını” söyledi.




"ORTALAMA BAŞARI DÜZEYİ DİYE BİR KAVRAM GELİŞTİRDİK"

ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, bir gösterge olarak geliştirdikleri “Ortalama Başarı Düzeyi”ne göre ön lisans programları için yüzde 15, lisans programları için yüzde 25 başarı aranacağını belirterek, “180 soruda ortalama yüzde 25 net başarı gösteren bir adayın üniversitede okuyacak düzeyde birikimi olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu öğrenciler başarısız olurlarsa üniversiteden mezun olamayacaklardır” diye konuştu.

Bir gazetecinin, ÖSS'de baraj puanlarının düşürüldüğünü anımsatması üzerine, Yarımağan, YÖK programına tercih yapabilmek için iki taban puan olduğunu, eski sisteme göre ön lisans ve açık öğretim programlarını tercih etmek için en az 160, lisans programlarını tercih etmek için de 185 puan almak gerektiğini anlattı. Son yıllarda “bir iki sorunla karşılaşıldığını” belirten Yarımağan, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunlardan bir tanesi 2006 yılında sistemde yaptığımız değişiklikten sonra özellikle 185 puan alan öğrenci sayısında bir azalma oldu. Bu yapılan değişikliğin bir sonucudur, öğrencilerden kaynaklanan bir durum değildir. Alanlara yönelik bir sınav yaptığımız için sayısal-2, sözel-2 ve eşit ağırlık-2 puanlarında 185'i geçen aday sayısı azalmıştır. Buna ek olarak bu yıl kontenjanlarda çok ciddi bir artış ve öğrenci sayısında azalma oldu. Bunun hepsi birleştiğinde bu yıl sistemde bir değişiklik yapmadığımızda sistemden kaynaklanan nedenlerle kontenjanlarda önemli ölçüde boşluk kalacağı izlenimi edindik. Buna çözüm olması için arayışlara giriştik, YÖK'e önerilerde bulunduk. YÖK'te benim önerilerim kabul edildi.”

Buna göre, ön lisans ve açık öğretim fakültelerine giriş için aranan en küçük taban puanın 160'tan 145'e, lisans programlarına giriş için aranan taban puanın 185'ten 165'e düşürüldüğünü anımsatan Yarımağan, hesaplama yönteminin gereği olarak 165 ve 145 puanlarda oluşabilecek belirsizlikleri gidermek için de değişiklik yapıldığını söyledi.

Yarımağan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Çünkü bugünkü mevcut puan hesaplama sisteminde en küçük puana göre, en küçük puanı alan adayın puanının kaç olduğuna bağlı olarak bütün puanlar etkilenebiliyor. Bu taban puanlar biraz aşağı yukarı gidebiliyor. Bu belirsizliği ortadan kaldırmak için yeni taban puanlar olan 165 ve 145 belirli başarı yüzdelerine sabitleştirildi. Şöyle ki, bu yıl 145 puan alabilmek için ilgili testlerden en az yüzde 15 başarı göstermek gerektiği aranacak. Bu şu demek; örneğin sayısal-1 puanında 145 alabilmek için, bu puanın hesaplanmasında devreye giren Türkçe, matematik 1-, sosyal bilgiler-1 ve fen bilimleri-1 testinden en az yüzde 15, dördünden de yüzde 15 veya eşdeğeri bir başarı göstermek gerekecek. Bu da kısaca her testten en az 4,5 net yapmayı getiriyor yani öğrencinin 4 çarpı 4,5 net, en az 18 net ortalama bir başarı göstermesi gerekiyor. Buna fikse edildi...

Lisans programlarına girmek için yeni taban puan olan 165'i elde etmek için ilgili testlerden en az yüzde 25 başarı gösterilmesi gerektiği karara bağlandı. Bu da şu demek, 165 almak için ilgili 6 testin her birinden ortalama yüzde 25 veya eşdeğeri başarı göstermek gerekiyor. Bu da net açısından söylemek gerekirse 6 çarpı 7,5, 45 net ediyor.”

“BU ORTALAMA BİR GÖSTERGE”

“Bunun ortalama bir gösterge olduğunu” anlatan Yarımağan, “165 puan almak için mutlaka her testten 7,5 almak şart değildir. Birinden 15, birinden 5 almakla aynı puanı elde etmek mümkündür” dedi.

Bir gösterge olarak “ortalama başarı düzeyi” diye bir kavram geliştirdiklerini ifade eden Yarımağan, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Bu her testten eşit oranda soru çözen bir adayın başarı oranıdır. Ön lisans programları için yüzde 15, lisans programları için yüzde 25 başarı oranı aranacak. 'Bu ne getirecek' derseniz. Bu eski sisteme göre, geçen yıl ve önceki yıllarda uygulanan sisteme göre, ön lisans programlarına tercih yapma hakkını elde eden aday sayısının yüzde 20 ile yüzde 40 dolayında artmasına, lisans programlarına tercih yapma hakkı elde edecek aday sayısını da puan türüne ve soruların zorluk düzeyine göre yüzde 40 ile yüzde 60 arasında artmasına neden olacaktır. Bu da bu yıl bir rahatlık getirecektir ve adayların daha çoğunun tercih yapma hakkı elde etmesini ve kontenjanların doluluk oranının daha yüksek olmasını sağlayacaktır.”


Yarımağan, “son iki yılda kontenjanlarda oluşan açığın öğrenci başarısızlığından çok 2006 yılında sistemde yapılan değişiklikten kaynaklandığını” ifade ederek, “Önceki yıllarda tüm adaylar tüm puan türlerinde değerlendirmeye alınırken, yeni sistemde herkes kendi alanında değerlendirmeye alınıyor” dedi.

PUANLARA YANSIMASI

ÖSYM Başkanı Yarımağan, “Yetersiz olmasına karşın öğrenciler bu sene üniversiteye girebilecekler” diyen bir gazeteciye de şu yanıtı verdi:

“Böyle diyemeyiz. Bugünkü yaptığımız sınav sistemine göre, 180 soruda ortalama yüzde 25 net başarı gösteren bir adayın üniversitede okuyacak düzeyde birikimi olduğunu söyleyebiliriz. Zaten bu öğrenciler başarısız olurlarsa üniversiteden mezun olamayacaklardır. Bunların üniversite için yetersiz olduğu kanaatinde değilim.” “Bunun puanlara yansıması olacak mı?” şeklindeki bir soruyu Yarımağan, şöyle yanıtladı:

“Puanlara yansımasının minimum düzeyde olması için çalıştık. Bu değişikliği yaparken puanları, 185'i eski yerinde bırakabilirdik ama 185'i eski yerinde bıraksaydık, yüzde 25 net başarıya bağladığımızda puanların hepsi yükselecekti, yani geçen yılla karşılaştırmada zorluk çıkacaktı. Mümkün olduğu kadar puanları geçen yılki değerlerine getirmeye çalıştık. Yani bu sene her testten yüzde 25 başarı gösteren bir aday 165 alacak, geçen sene de aynı başarı düzeyi ile 165 almıştı ama bir puan türünde 168 almıştı, bir puan türünde 164 almıştı, ortalama yaklaşık olarak 165 almıştı. O yüzden puanlarda, aynı başarıya karşı gelen puanlarda çok farklı bir durum ortaya çıkmayacak.”

ÖSS SONUÇLARI

“ÖSS sonuçları ne zaman açıklanacak?” sorusu üzerine Yarımağan, sonuçları 10 Temmuzda açıklamayı amaçladıklarını ancak not yükseltme sınavların nedeniyle bir hafta kadar bir gecikme olacağını belirterek, “Milli Eğitim Bakanlığı söz verdiği tarihte diploma notlarını verirse, ki vereceğini umuyorum, 15-17 Temmuz tarihlerinde sonuçları açıklayacağımızı tahmin ediyorum” dedi.

Yarımağan, bir soru üzerine, bu sistemin gelecek yıl değiştirilmesine gerek olmadığını ifade ederek, “Fakat yeni getirdiğimiz bu sistemde, ortalama başarı düzeyi kavramıyla bunu aşağı yukarı çekerek gerekirse değişiklik yapılabilir ama ben önümüzdeki bir kaç yıl içinde değişiklik yapılmasına gerek olduğunu düşünmüyorum” dedi.

“TABAN PUANLARIN HEPTEN KALDIRILMASI DA GÜNDEME GELDİ”

Yarımağan, dün yapılan YÖK Genel Kurulu'nda taban puanların hepten kaldırılması konusu ile hiç kaldırılmaması konunun da tartışıldığını belirterek, “Bir diğer seçenek bu taban puanların hepten kaldırılması olabilirdi. Ben oylamada bulunmadım, bu öneri kabul edilmiş. Bunun oldukça rahatlık getireceğine inanıyorum” diye konuştu. Yeni sistemin, lisans programlarına tercih yapma hakkı elde edeceklerin geçen yıla göre ortalama yüzde 50 artmasına neden olacağını belirten Yarımağan, puanların çok daha aşağılara indirilmesine üniversitelerde kaliteyi düşürmesi açısından karşı çıkıldığını ve istenmediğini sözlerine ekledi.

20.06.2008

18 Haziran 2008 Çarşamba

YENİ REKTÖRLER SEÇİLİYOR


Rektörlerin görev sürelerinin bitmesi nedeniyle 21 üniversitede seçim heyecanı yaşanıyor. Yarın 21 üniversitede başlayacak olan seçimler iki gün sürecek. Rektörlük için profesör akademik unvanına sahip kişiler aday olabiliyor. Rektör adayı seçimleri üniversitelerde gizli oyla yapılıyor. Oy verecek her öğretim üyesi oy pusulasına yalnız bir adayın ismini yazabiliyor. Üniversitede yapılan seçimlerde en fazla oy alan 6 rektör adayını YÖK'e bildiriliyor. 22-23 Haziran’da yapılacak YÖK Genel Kurulu da bu adaylar arasından 3 isim seçilerek Cumhurbaşkanı'na sunulacak. Cumhurbaşkanı 3 aday arasından birini rektör atıyacak.

-8 REKTÖR ADAY OLAMIYOR-

Rektörlük seçimleri yapılan üniversiteler ise şöyle:
Akdeniz Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Fırat Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi, İnönü Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, ODTÜ, Trakya Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi. Bu arada Ankara, Atatürk, Dicle, Dokuz Eylül, Ege, Ondokuz Mayıs, ODTÜ ve Uludağ Üniversitesi Rektörleri de 2 dönem rektörlük görevi yaptıkları için yeniden rektörlüğe adaylıklarını koyamayacaklar.

-ANKARA ÜNİVERSİTESİ’NDE 8 ADAY-

Ankara Üniversitesi ile Gazi Üniversitesi’nde rektörlük yarışı büyük çekişmeye sahne olacak Rektörlükte ikinci dönemini doldurduğu için yasal olarak tekrar aday olamayacak olan Prof. Dr. Nusret Aras koltuğunu 8 aday profesörden birine devretmeye hazırlanıyor. Adayların altısı tıp fakültesinden olurken, diğer iki öğretim üyesi başka bölümlerden rektörlüğe adaylığını koydu. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü yarışında Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Taner Demirer, Prof. Dr. Hikmet Akgül, Prof. Dr. Erkan İbiş, Prof. Dr. Tümer Çorapçıoğlu, Prof. Dr. Necati Örmeci, Prof. Dr. Nezih Elverdi adaylıklarını açıklarken; Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cemal Taluğ ve Eğitim Bilimleri Fakültesi Prof. Dr. İsmail Doğan rektörlüğe aday olduklarını açıkladılar. İşte rektör adaylarının seçimi kazandıkları takdirde Ankara Üniversitesi için yapacakları:

-GAZİ ÜNİVERSİTESİ'NDE ESKİ VE YENİ REKTÖR YARIŞACAK-

Gazi Üniversitesi’nde de 8 aday rektörlük için yarışıyor. Halen rektörlük görevini yürüten Kadri Yamaç’ın yanı sıra Prof.Dr. Sedat Demircan, eski rektör Prof. Dr. Rıza Ayhan, Prof. Dr. Haluk Tokuçoğlu, bir dönemin Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği görevini yürüten Prof. Dr. Hasan Biri, Prof. Dr. Eyüp Bedir, Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Zeki Taner, Prof. Dr. Emin Özdoğan ve Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refik Turan aday oldu.

-ODTÜ’DE ÇEKİŞMELİ SEÇİM-

ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut iki dönem rektörlük yaptığı için yeniden adaylığını koyamayacak. ODTÜ'de, eski Rektör Yardımcısı Kimya Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türker Gürkan ile İnşaat Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tokyay, Rektör Yardımcısı olan Prof. Dr. Ahmet Acar, Bilgisayar Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Rektör Danışmanı Prof. Dr. Fatoş T. Yarman Vural, Makine Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Özgüven ile Endüstri Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. F. Canan Çilingir rektör adayı olacaklarını açıkladı.

-AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ’NDE 10 ADAY-

Akdeniz Üniversitesi’nde 18 Haziranda 670 öğretim üyesi, yeni rektörü belirlemek için sandık başına gidecek. Halen rektörlük görevini yürüten aynı zamanda Üniversiteler Arası Kurul Başkanı da olan Prof. Dr. Mustafa Akaydın'ın yanı sıra, Tıp Fakültesi Cerrahi Tıp Bilimleri Bölümünden Prof. Dr. Mehmet Baykara ve Prof. Dr. Kemal Emek, Prof. Dr. Abit Demircan, Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimlerinden Prof. Dr. Yakup Alıcıgüzel, Dahili Tıp Bilimlerinden Prof. Dr. Oğuz Bircan, Temel Tıp Bilimlerinden Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nden Prof. Dr. Mahmut Duran, Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Tuncay Neyisçi ve Tarih Bölümü Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe adaylık için başvurularını yaptı.

-İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ’NDE TIP FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ YARIŞACAK-

İnönü Üniversitesi’nde mevcut rektör Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun, ikinci kez atandığı görev süresinin dolacak olması nedeniyle aday olamayacak. Bu seçimlerde 419 öğretim üyesi oy kullanacak. Prof. Dr. Erkan Pehlivan, Prof. Dr. Mehmet Özcan Ersoy, Prof. Dr. Cemil Çelik, Prof. Dr. Mehmet Demircan, Prof. Dr. Ergün Ekinci Prof. Dr. İbrahim Keleş adaylığını açıkladı. Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezai Yılmaz’ın da daha önce adaylığı düşünmediğini ifade etmesine karşın adaylık kararı verdiği öğrenildi. Daha önce adaylığını açıklayan Prof. Dr. Ramazan Özdemir ise Haziran ayı başında Prof. Dr. Cemil Çelik lehine adaylıktan çekildiğini açıkladı.

-ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ’NDE 8 ADAY YARIŞIYOR-

Mevcut rektör Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran aday olamazken eşi Prof. Dr. Merih Yurtkuran rektör adaylığı için yarışıyor. Ayrıca Prof. Dr. Mete Cengiz, Prof. Dr. Ali Sürmen, Prof. Dr. İbrahim Kanyılmaz, Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, Prof. Dr. Mahmut Yavuz, Prof. Dr. Oktay Gözü ve Prof. Dr. Rıfat Albay rektörlük için aday olduğunu açıkladı.

-ERCİYES ÜNİVERSİTESİ’NDE PROF. DR. UTAŞ ADAY OLMUYOR-

Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Utaş, yeniden aday olmayacağını açıkladı. Erciyes Üniversitesi’nde 6'sı aynı fakülteden 7 Öğretim Üyesi, Rektörlük İçin Yarışacak. Tıp Fakültesinden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Mehmet Akif Özdemir, Prof. Dr. Nazmi Narin Ve Prof. Dr. Adnan Öztürk, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur, Farmokoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Tekol, Tıbbi Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Munis Dündar'ın rektörlük seçimlerine girecek.

-DİCLE ÜNİVERSİTESİ’NDE 8 ADAY-

Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fikri Canoruç'un görev süresinin bitecek olması nedeniyle yapılacak olan rektörlük seçimleri için 8 aday var. Rektörlük için adaylığını ilk açıklayan Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsnü Fazıl Erdem'in ardından, Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Talip Gül, Tıp Fakültesi Biyoistatistik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Satıcı da seçimlerde aday olduğunu açıkladı. Tıp Fakültesi Biyoistatistik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Müftüoğlu, Dicle Üniversitesi Rektör yardımcılığını yapan Prof. Dr. Eralp Arıkan, Tıp Fakültesi Fizik Tedavi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Jale Saraç ve Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Recep Işık da rektörlük için aday oldu. Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç'un eşi Prof. Dr. Naime Canoruç'un da aday olduğu öğrenildi.

-GAZÜ’DE 5 ADAY-

Gaziantep Üniversitesi rektörlük seçimleri için mevcut rektör Prof. Dr. Erhan Ekinci adaylığını açıkladı. Ayrıca Prof. Dr. Özcan Balat, Prof. Dr. Yavuz Coşkun, Prof. Dr. Ahmet Kaya ve Prof. Dr. Ömer Arpacıoğlu’nun rektörlük için yarışacak.

-BOĞAZİÇİ’NDE TEK ADAY SOYSAL-

Boğaziçi Üniversitesi’nde ise Rektör Prof. Dr. Ayşe Soysal rektörlük için ikinci kez aday. Boğaziçi'nde Soysal'ın karşısında henüz aday çıkmadı.

-CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ’NDE 7 ADAY-

Cumhuriyet Üniversitesi’nde ise mevcut rektör Prof. Dr. Mehmet Bakır aday olacağını açıkladı. Tıp Fakültesi Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İlyas Dökmetaş, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Ali Akpınar, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) İktisat Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aziz Kutlar, Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Kocacık, Tıp Fakültesi, Fiziksel Tip ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı ve Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sami Hizmetli, Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Pediatrik Alerji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ömer Cevit rektör adaylığını açıkladı.

-ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ’NDE ZORLU YARIŞ-

Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde ise 12 rektör adayı bulunuyor. Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Enver Altaş, Prof. Dr. Hikmet Koçak, Prof. Dr. İsmet Kırkpınar, Prof. Dr. Selahattin Çelebi ve Prof. Dr. Şevki Özdemir rektör adayı oldu. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Muammer Yaylalı ile Prof. Dr. Uğur Güllülü’nün yanı sıra Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nihat Akbulut, Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri Sebahattin Tüzemen, Prof. Dr. Ümit Demir, Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Talat Yanık ve Prof. Dr. Recep Orbak adaylığını açıkladı. Mevcut rektör Prof. Dr. Yaşar Sütbeyaz ise görev süresinin dolması nedeniyle aday olamıyor.

-ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ’NDE 5 ADAY-

Rektör Prof. Dr. Alper Akınoğlu aday olduğunu açıklarken, Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yalçın Kekeç, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Zorludemir, Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Kibar ile Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Serindağ da rektör adayı olduğunu bildirdiler.

-EGE’DE 6 ADAY YARIŞACAK-

Ege Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniği'nin şefi Prof. Dr. İsa Durmaz, İç Hastalıkları Ana Bilim Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cendeğer Yılmaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ata Erdener, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Baylas ile en Fakültesi Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Kayhan Kantarlı rektör adaylığını açıkladı. Mevcut Rektör Prof. Dr. Ülkü Bayındır’ın ise görev süresi dolduğu için aday olamıyor.

-DOKUZ EYLÜL’DE SEÇİM ÇEKİŞMELİ GEÇECEK-

Dokuz Eylül Üniversitesi’nde mevcut rektör prof. Dr. Emin Saraç, adaylığını koyamayacak. Seçimlerde Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Füzün, Prof.Dr. Siraç Dilber, Farmakoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Sedef Gidener, Maden Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Köse, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Zerrin Toprak Karaman, Prof. Dr. Atilla Akkoçlu, ile Tıp Fakültesi İç Hastalıklar Anabilim Dalı Başkanlığı'nı yürüten Prof. Dr. Hale Akpınar rektörlük için yarışacak.

-İTÜ’DE ÜÇ ADAY YARIŞACAK-

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Faruk Karadoğan ise görev süresinin bitmesine az bir süre kala rektörlüğe yeniden aday olduğunu açıkladı. Karadoğan’ın yanı sıra
Prof. Dr. İbrahim Akduman ve Prof. Dr. Mahir Vardar aday olduğunu açıkladı.

-KTÜ’DE 3 ADAY-

Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) yapılacak rektörlük seçimi için mevcut Rektör Prof. Dr. İbrahim Özen ve eski rektör Prof. Dr. Aydın Dumanoğlu’ndan sonra Mühendislik Fakültesi Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tahsin Yomralıoğlu da aday oldu.

-OMÜ’DE BERNAY'IN GÖREV SÜRESİ DOLDU-

On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nde (OMÜ) ise Prof. Dr. Hüseyin Akan, Prof.Dr. Sait Bilgiç ve Prof Dr. Erdal Ağar rektörlük için yarışacak. Mevcut Rektör Prof. Dr. Ferit Bernay 2 dönem rektörlük görevini yürüttüğü için aday olamıyor.

-TRAKYA ÜNİVERSİTESİ’NDE 5 REKTÖR ADAYI-

Trakya Üniversitesi’nde ise mevcut Rektör Prof. Dr. Enver Duran’ın yanı sıra Prof. Dr. Armağan Altun, Prof. Dr. Muhsin Koten, Prof. Dr. İrfan Coşkun ve Prof. Dr. Oğuz Taşkınalp aday olduğunu açıkladı.

-YTÜ’DE ÖREN YENİDEN ADAY-

Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Durul Ören yeniden aday olduğunu açıkladı.YTÜ’de rektör Ören ile beraber toplam 6 aday bulunuyor.

15 Haziran 2008 Pazar

2008 ÖSS PUANINIZI HESAPLAYINIZ


ÖSS'ye giren bütün arkadaşlara geçmiş olsun diyerek; İnşaallah herkesin gönlüne göre olsun.
puanınızı hesaplamak için TIKLAYINIZ

10 Haziran 2008 Salı

CENGİZ AYTMATOV VEFAT ETTİ


Eserleri 157 dile çevrilen ve altmış milyon baskıyla dünyanın en çok satan yazarı olan Aytmatov, "Gün Olur Asra Bedel" romanının film çekimleri için gittiği Rusya'nın Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da 16 Mayıs'ta rahatsızlanarak böbrek yetmezliği teşhisiyle tedavi için Almanya'ya getirilmişti. 1928 yılında Kuzeybatı Kırgızistan'daki Şeker köyünde dünya gelen Cengiz Aytmatov, edebi çalışmalarına ek olarak, 15 yıl Avrupa'da SSCB'nin, ardından da Kırgızistan'ın büyükelçiliğini yapmıştı. 80. doğum yıldönümü bu yıl Kırgizistan başta olmak üzere bütün dünyada kutlanan Aytmatov'un başlıca eserleri şunlar: Zorlu Geçit, Yüzyüze, Cemile, İlk Öğretmenim, Elveda, Gülsarı, Beyaz Gemi, Selvi Boylum Al Yazmalım, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Toprak Ana, Cengiz Han'a Küsen Bulut, Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı.
HAYATI
12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'daki Talas eyaletinin Şeker köyünde doğdu. Adı, Cengiz Han'dan esinlenerek konulmuştur.

Gençliği sıkıntılı bir döneme denk gelmişti. O dönemde zaten yeni yerleşmeye başlayan siyasal sistem, bir de savaşla mücadele etmek zorundaydı. Çok genç yaşta çalışmaya başladı; çünkü İkinci Dünya Savaşı'nın SSCB üzerindeki etkileri gençleri de etkiliyordu, yetişkinler savaşta olduklarından, gençlere büyük iş düşüyordu. On dört yaşında köyündeki sekreterliğe girdi. Burada tarım makinelerinin sayımı, vergi tahsildarlığı gibi işlerde çalıştı.

Köyünden, Kazakistan'a giderek Cambul Veterinerlik Teknik Okulu'nda okudu. Daha sonra şimdiki Kırgızistan'ın başkenti olan Bişkek'e giderek burada Frunze (şimdiki adıyla Bişkek) Tarım Enstitüsü'nde öğrenimine devam etti. Ardından Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü'ne geçti ve 1956 ile 1958 yılları arasında Moskova'da okudu.

Yazmaya bu yıllarda Pravda gazetesinde başladı. Ardından, yazdığı eserleriyle üne kavuştu ve 1957 yılında Sovyet Yazarlar Birliği'ne üye kabul edildi. 1963'te Lenin Ödülü'nü aldı. Yapıtları yüz ellinin üstünde dile çevrildi. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Kırgızistan'ın bağımsızlığına kavuşmasından sonra ülkesini Lüksemburg'da büyükelçi olarak temsil etti.

7 Haziran 2008 Cumartesi

9 büyüktür 20 MİLYONDAN



Ülkemizde matematik bilimin bir tabusu daha yıkıldı. Binlerce yıl 2'in 1'den 3'ün 2'den......... 9'un 8'den büyük olduğu öğretildi.Fakat bu hafta başörtüsü kararıyla öğrendik ki bunun gerçekte öle olmadığı; bazen 9'un 20 Milyondan büyük olabiliceğini gösterdiler.
Tabi siyaset bilimin bir ilkesi olan güçler ayrılığının bazı durumlar da geçerli olamayacağını, bir erkin güçlü olduğu vakit, diğer erklerin görev alanlarına da müdahale edebileceğini gördük.
Gözümüz aydın bizleri aydınlatan birileri var. Bu birileri fazla demokrasinin bizlere çok geldiğini arada bir balans ayarı yapmanın iyi olacağını da öğrettiler.

4 Haziran 2008 Çarşamba

EĞİTİMDE BÜYÜK BİR SORUN: DÜZ LİSELER




Klasik liselerden yeni mezun olarak sınava giren ve lisans programlarına yerleşenlerin sayısı, meslek liselerinin gerisinde kaldı

ÖSYS 2007’ye ortaöğretim kurumlarında son sınıf öğrencisiyken giren 678 bin 576 öğrenci arasında en başarısız grup, genel liselerden sınava giren öğrenciler oldu.

Genel liselerden sınava 329 bin 662 kişi girerken lisans programlarına yerleşenlerin sayısı 8 bin 910’da kaldı. Meslek lisesi grubundan sınava giren 154 bin 60 adaydan ise 9 bin 567 kişi lisans programlarına yerleşti.

ÖSYM verilerine göre 2007 ÖSYS’de özel liseler, anadolu liseleri ve anadolu öğretmen liseleri yeni mezunlarında başarı oranı diğer okullara oranla yüksek oldu. Genel liselerden yeni mezun olarak sınava giren ve lisans düzeyine yerleşenlerin sayısı, meslek liseleri grubundan lisans programlarına yerleşenlerin dahi gerisinde kaldı.

Bahçeşehir Koleji Rehberlik uzmanları, meslek liselerinin başarısının anadolu öğretmen liselerinden kaynaklandığını belirterek, “Meslek liseleri arasında bulunan anadolu öğretmen liselerinden 9 bin 453 aday ÖSS’ye girerken, 6 bin 240 aday lisans programlarına yerleşti” dedi.

Anadolu lisesi farkı

Yine meslek lisesi grubunda olan imam hatip liselerinden ise 11 bin 95 kişi sınava girerken, lisans programlarına yerleşen sayısı 319’da kaldı.

Liseler düzeyinde lisans programlarına yerleşenlerin genelini ise özel lise ve anadolu lisesi mezunları oluşturdu. Yabancı dilde öğretim yapan özel liselerde sınava giren 12 bin 793 adaydan 5 bin 796’sı lisans programına yerleşti.

Anadolu liselerinden sınava giren öğrenci sayısı da 51 bin 406 olurken, bu adayların yarıya yakını lisans programlarına yerleşti. 22 bin 618 aday lisans programına, 317 öğrenci de önlisans programına girdi.


Yeni sınavımız ‘SBS’

SBS, sınav sonucundaki başarının yanı sıra okul başarısı ve okul içi davranışları da değerlendirmeye katıyor. Böylece eğitim - öğretimin her aşaması etkin kılınıyor

Ortaöğretim Kurumları Sınavı’nın yerine getirilen SBS (Seviye Belirleme Sınavı) bu yıl ilk kez uygulanacak. Bahçeşehir Koleji Rehberlik Birimi uzmanları, SBS’yle ilgili olarak şu bilgileri verdi:

Yıl içerisinde öğrenilen konulardan oluşan, güçlük derecesi yüksek olmayan ve hayata hazır bulunuşluk düzeyinin belirleneceği sorulardan oluşacak sınav o yılın kazanımlarını ölçme temeline dayanıyor.

Öğrenciler, her yılın sonunda yapılacak SBS puanının yanı sıra okuldaki akademik başarı ve okul kültürüne uygunluk açısından değerlendirilerek belli kriterlere göre Yıl sonu Başarı Puanı (YBP) ve Davranış Puanı (DP) elde edecekler. Bu puanların belli yüzdeleri toplanarak o yılın Ortaöğretim Yerleştirme Puanı (OYP) belirlenecek. 8. sınıfın sonunda ise bunların toplamıyla Genel Ortaöğretim Yerleştirme Puanı (G-OYP) hesaplanacak.

Tek sınava dayalı ve sonucu ölçmeye dayanan OKS’nin eksikliklerinden yola çıkılarak geliştirilen SBS öğrencinin sınav sonucundaki başarısının yanı sıra okul başarısı ve okul içi davranışlarını da değerlendirmeye katıyor, böylece öğrenciyi eğitim ve öğretimin her aşamasında daha etkin hale getiriyor.

SBS’lere katılmak zorunlu değil. Ancak, öğrencinin sınava tekrar girme şansı olmadığı için girmediği sınavın yerine o sınavda oluşan en düşük puan verilecek. Örneğin, 6. sınıfta sınava girmeyen bir öğrenci 7. sınıfta sınava girdiğinde 7. sınıf aynen hesaplanacak ancak 6. sınıf SBS sonucu, o yıl alınan en düşük puan olacak. Dolayısıyla herhangi bir yılın sınavına katılmamak öğrenciye telafi edilmesi zor bir durum yaratacak.

Ortaöğretime geçiş kapsamında Seviye Belirleme Sınavları her yıl Haziran ayında okulların ders bitiminden sonraki haftalarda yapılacak. Bu yıl yapılacak SBS; 6. sınıflara 21 Haziran, 7. sınıflara 22 Haziran tarihlerinde uygulanacak.

Seviye belirleme sınavlarında; müzik, beden eğitimi, resim iş ve seçmeli dersler ile rehberlik ve sosyal etkinliklerden soru sorulmayacak.

2008 ve 2009 yılında Seviye Belirleme Sınavına girecek olan ve şu an okullarında 7. sınıfta okuyan öğrencilerin 6. sınıfın hiçbir kısmından sorumlulukları olmayacak. 8. sınıfın sonunda yerleştirme puanları hesaplanırken; 7. sınıf yüzde 40, 8. sınıf yüzde 60 oranında hesaplamaya dahil edilecek.

Seviye belirleme sınavında ilköğretim okullarımızda zorunlu yabancı dil olarak okutulan İngilizce, Almanca ve Fransızca derslerinden de soru sorulacak.

Turlama tekniği

Bir testteki çok kolay, kolay ve normal soruları 1. turda çözerek diğerlerini 2.tura bırakmaya turlama tekniği denir. Sınavlarda turlama tekniğini kullanmak başarı oranınızı önemli derecede yükseltir.

Turlama tekniğini kullanırken zor soruları ikinci tura bırakın. Yani bir soru üzerinde inatla savaşmayın.

Kitapçığın tamamını gözden geçirin. En iyi olduğunuz dersten başlayın. Hiçbir soruda fazla vakit harcamayın (zor soru kesinlikle daha fazla puan kazandırmaz)

Türkçe soru sayısı fazla

Türkçe dersinin soru sayısı diğer derslerden daha fazla. Bunun nedeni ise Türkçe’nin haftalık ders saatinin fazla olması. Yabancı dil sorularının katsayısı ise düşük. Ancak bu, öğrencileri yanıltmamalı. Önemli olan öğrencilerin soruları yapabilme oranı, yani çözüm ortalaması. SBS’de yabancı dil sorularının çözüm ortalamasının çok düşük olacağını varsaymak gerekiyor. Bu da yabancı dilin değerini çok yükseltecektir.

Yeni sistemde, OKS’de hesaplanan Matematik-Fen ile Türkçe-Matematik puan türleri yerine tek bir puan türü hesaplanacak. Öğrenciler sosyal bilimler liselerine de fen liselerine de anadolu liselerine de tek puan türünden girecek.

Davranış ölçütleri

Yeni sistemde geçerli olacak davranış puanı oluşumunda şu kriterler alınacak:

Okul kültürüne uyum, öz bakım, kendini tanıma, iletişim ve sosyal etkileşim, orta değerlere uyma, çözüm odaklı olma, sosyal faaliyetlere katılım, takım çalışması ve sorumluluk, verimli çalışma, çevreye duyarlılık.

Tek puan hesaplanacak

Yeni sistemde, OKS’de hesaplanan Matematik-Fen ile Türkçe-Matematik puan türleri yerine tek bir puan türü getirilecek. Sosyal bilimler , fen, Anadolu liselerine tek puan türünden yerleştirme yapılacak. OGES sonucu herhangi bir okula yerleştirilemeyen öğrenciler genel liselere, özel yetenek gerektiren liselere ya da
meslek liselerine kayıt yaptırabilecekler.


OKS- SBS BAŞARI REHBERİ 2008 - 2 / Sibel Kahraman

1 Haziran 2008 Pazar

SULTAN ABDÜLHAMİD HAN


Etkileri hâlâ sürdüğünden olsa gerek, tarihçiler, yakın tarihe el sürmek, hakkında pek yorum yapmak istemezler. Nevşehir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Hülagü, bu yaklaşımın aksine elini bu sıcak meselelere dokunduruyor ve bizlere Osmanlı’nın son döneminden haberler veriyor.

Hülagü, II. Abdülhamit’in ölümünün 90. yılı hatırasına bir kitap kaleme aldı. ‘Osmanlı Yunan Savaşı, Abdülhamit’in Zaferi’ adını taşıyan ve Yitik Hazine Yayınları’ndan çıkan bu kitap 19. yy Osmanlısı’nı bugünlere taşıyor. Metin Bey’le tozlu raflar arasında bir tarih yolculuğu gerçekleştirdik ve II. Abdülhamit dönemindeki olaylara dair samimi ve bilgilendirici bir sohbet gerçekleştirdik.

II. Abdülhamit ve çevresi özel ilgi alanınıza giriyor. Neden Abdülhamit?

19. yy. tarihini inceliyorum. Abdülhamit bize uzak değil. O dönemin olayları bugün hâlâ canlılığını koruyor. Yunan problemi mevcudiyetini hâlâ sürdürüyor. Bugünkü olaylara vâkıf olabilmek için, kökenini tanıyabilmek için başlangıcını görebilmek gerekiyor.

II. Abdülhamit tahttan indirilmeseydi Türkiye’nin bugünkü durumu nasıl olurdu?

Çok farklı bir Ortadoğu haritası ortaya çıkardı, çok farklı bir Türkiye coğrafyası olurdu. Ortadoğu’nun da bu kadar parçalı, problemli olacağını hiç zannetmiyorum. Barış ve huzur dolu, İslam ülkeleri açısından da çok daha kalkınmış, gelişmiş bir manzara olurdu. Çünkü Abdülhamit’in demiryolu ve İslamcılık projeleri o güne kadar kimsenin akıl etmediği ve uygulamadığı projeler. Abdülhamit herhalde iktidarda sonuna kadar kalsaydı biz dünya savaşına girmezdik. Çünkü Abdülhamit savaşa karşı olan bir padişah. ‘Galip gelseniz de savaş yıkımdır.’ diyor.

Enfeksiyon kapmazdık belki de değil mi, direncimiz düşmezdi bu kadar?

Evet, kesinlikle. İsrail olmazdı diye düşünüyorum. Çünkü baştan beri Abdülhamit’in aleyhinde olduğu bir gelişmeydi o.

Balkan savaşlarına mani olacağı için mi I. Dünya Savaşı’na girmezdi diye düşünüyorsunuz?

Tabii. Abdülhamit, aynı milliyetten olmasa bile aynı dinden, aynı kültürden olan bu insanları farklı kamplarda bir arada toplayabilen bir padişahtı. Herhalde onu çok daha fazla sürdürürdü. Balkan savaşının ve dünya savaşının çıkmaması Türkiye’nin ve bütün insanlığın hayrına olurdu.

Osmanlı-Yunan savaşı, Abdülhamit’in zaferi diyorsunuz. Gerçekten zafer mi bu?

Zaferdir. Kesinlikle zaferdir.

Zafer hükmünü nasıl veriyoruz?

Türk mücadele ve askerî tarihine iki noktadan bakmak lazım. Biz genelde savaşlarda hep galip gelmişiz ama masada kaybetmişiz. Bu 97 savaşını da o noktada düşünmek gerekiyor. Askerî cepheden incelediğimizde savaş tam bir zafer. Üç hafta içerisinde süratle Atina yolu açılmış. Atina’ya gitmek söz konusu iken büyük devletler araya girmiş ve Osmanlı’yı durdurmuşlar. Bugün de zaman zaman yapıyorlar bu işi. Ancak masaya, barış görüşme ve müzakerelerine baktığımız zaman geçmişte olduğu gibi bu savaşta da mağlubiyet var. Dün de aynen geçerliydi, bugün de geçerli. Padişah tek başına yetmiyor. Ne kadar kıvrak zekalı, öngörülü veya geniş ufuklu bir padişah olursanız olun, arkanızda iyi bir ekip, iyi bir siyasi kadro ve iktisadi güç yoksa olmuyor tabii ki. Tek başınıza dünyayı veya ülkeyi yönetmek mümkün değil.

O dönemde Yunanlıları yenmek yine de çok büyük bir hadise değil mi?

Şöyle bir tenkit getiriliyor. Osmanlı gibi devasa bir imparatorluğun böyle küçük bir devleti yenmesine zafer mi denir? Bu savaş mıdır ki, gibi küçümseyici bir tavır var. Dar çerçevede baktığınızda doğrudur, Yunanistan küçük bir ülke, tabii ki yeneceksiniz. Ama bu bakış açısı kısır ve sınırlı. Burada medeniyetin çatışması var. Yunanistan var ama Yunanistan’ın arkasında bir Batı var. Çünkü Yunanistan’ı zaten kuranlar onlar; İngilizler ve Ruslar kurdular. Aslında Osmanlı Devleti belki görünürde Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi Yunanistan’a karşı savaştı ama aslında Batı’ya karşı savaştı. Değerler çatışması, medeniyet çatışması, iki farklı medeniyet arasında bir çatışma var. Kültürel, felsefi, zihniyet çatışması var.

Zaferin İslam dünyasındaki yansımaları nasıldı?

Bu zafer bütün İslam dünyasında coşkuyla karşılanıyor. İran bile -ki tarih boyunca Osmanlı’yla uğraşmıştır- bu savaşta bize yardım etmiştir, yardım etmekten dolayı zevk ve mutluluk duymuştur. O dönemdeki İslam coğrafyasının durumunu da düşünmek ve bu savaştan aldıkları hazzı ve keyfiyle hatırlamak gerekiyor.

Bundan sonrası için Türk-Yunan ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?

Bana göre öncelikle geçmişi bilmek gerekiyor. “Yunanistan nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır? Bugünkü konumuna gelene kadar hangi aşamalardan geçmiştir? Türk-Yunan ilişkisi nedir?” Kitabın bu anlamda okuyuculara katkıda bulunacağını düşünüyorum. Bazı saplantılardan da kurtulmak gerekiyor. Dünya küreselleşti. Çok savaştık, çok mücadele ettik ama artık aynı coğrafyadayız, beraber yaşıyoruz. Klasik anlayıştan, kavgacı zihniyetten vazgeçmek, oturup konuşmak, müzakere etmek, ortak çıkarlar için ortak projelere imzalar atmak, bu ilişkileri geliştirmek gerekiyor. Ama bunları yaparken de, tarih şuuruyla hareket etmeli. Artık kimse kimsenin toprağını doğrudan doğruya işgal etme yoluna gitmiyor. Daha çok siyasi ve iktisadi bir egemenlikle ülkeler birbirleri üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyorlar. Anlaşmazlıklarını müzakere yoluyla gidermeye çalışıyorlar. Geçmişe bakmak ama geçmişe bakarken de emin ve doğru adımlarla diyalogları geliştirmek gerekir diye düşünüyorum.

Kitabınızda 1281 adet dipnot ve çoğunu ilk defa gördüğümüz resim ve fotoğraflar var.

Kitap bilimsel bir kitap. 4.000 adet arşiv belgesi kullandık. Osmanlı vesikalarını değerlendirerek kaleme aldım kitabı. Hamasi davranmayalım, gerçeği görelim diye titiz bir çalışma çıkarmaya gayret ettim. Yayınevi de kitabı görsel açıdan zenginleştirebilmek adına çok uğraştı.

(Zaman)

29 Mayıs 2008 Perşembe

YA BİZDE OLSAYDI?


(İngiltere'de laik insan yok sanırım.Biraz laik insan ihraç edelimde görsünler dinle nasıl mücadele edilir?) Yaratılış inancına ilgi Tony Blair'i endişelendiriyor
İngiltere Başbakanı Tony Blair, ülkenin kuzeyindeki okullarda fen bilimi derslerinde yaratılışı kabul eden anlayışın müfredata girmesinden rahatsız olduğunu açıkladı.

Evrim teorisini reddeden fen dersi müfredatı gündeme gelince New Scientist adlı bilim dergisine de konuyla ilgili görüşlerini açıkladı.

Bilimin ülke ekonomisinin geleceği için en az ekonomik istikrar kadar önemli olduğunu ifade eden Blair, bu iddianın muhatabı olan okulları bizzat ziyaret ettiğini ve müfredatta bir yanlışlık olmadığını söyledi. Eğer yaratılış tüm ülke okullarının kabul ettiği, müfredatına aldığı bir hale gelmişse o zaman endişelenilmesi gerektiğini belirtti. Charles Darwin'in evrim teorisini reddeden muhafazakâr Hıristiyanlar, İncil'de anlatıldığı gibi dünyanın 6 günde yaratıldığına inanıyorlar. Bu inanışı savunan ve okullara fon sağlayarak müfredatlarına müdahale etmekle suçlanan kurum ise sadece her iki inanışı da anlatarak sağlıklı bir tartışma ortamı oluşmasına katkı sağlamaya çalıştığını belirtiyor.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

SİNCE_29 MAY 1453 mutlaka fethedilecekti




İstanbul'un Fethinin 555. yılını kutluyoruz.Resul-u Ekrem'in dediği gibi:حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ وَسَمِعْتُهُ أَنَا مِنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مُحَمَّدِ بْنِ أَبِي شَيْبَةَ قَالَ ثَنَا زَيْدُ بْنُ الْحُبَابِ قَالَ حَدَّثَنِي الْوَلِيدُ بْنُ الْمُغِيرَةِ الْمَعَافِرِيُّ قَالَ حَدَّثَنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بِشْرٍ الْخَثْعَمِيُّ عَنْ أَبِيهِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ لَتُفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا وَلَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
قَالَ فَدَعَانِي مَسْلَمَةُ بْنُ عَبْدِ الْمَلِكِ فَسَأَلَنِي فَحَدَّثْتُهُ فَغَزَا الْقُسْطَنْطِينِيَّةَ
“Istanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.”


FETİH MARŞI


Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Sen ne geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin !
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatihin İstanbulu fethettiği yaştasın.!

Arif Nihat Asya

27 Mayıs 2008 Salı

Panslavizm öldü yaşasın Pan-eurovision!!!!!!!!!!


Evet biraz da milli davamız olan Eurovision'a bakalım. 2003 yılında Sertap Erener'in "every way that ı can" şarkısıyla birinci olmuştuk iyiki olduk. Yoksa bu yarışmayı bu kadar ciddiye alan ve kimle katılacağız, hangi dilde söyleyeceğiz diye aylarca tartışan başka bir ülkede yok.
Bu yıl Eurovision Sırbistan'da yapıldı ve Rusya yarışmada birinci oldu.Ama bu müzik yarışması doğu bloku ülkelerinin dar alandaki paslaşmalarına döndü.Tabi birde dağılan Yugoslavya ülkelerinide unutmayalım.
İngiltere'de bir milletvekili bu durumdan şikayetçi olmuş.Bu yarışma amacından çıktı diye. Bir daha İngiltere olarak eurovisiona katılmayalım diyormuş.Haklı bence, iddiaa ediyorum bu yarışma böyle devam ettiği sürece İngiltere,İspanya,Almanyai,İtalya,Hollanda,Fransa kesinlikle birinci olamayacaklardır.
Çok şükür ki 2003 yılında birinci oldukta;eurovision kompleksinden kurtulduk.

MALESEF BUGÜN 27 mayıs'ın yıldönümü


“Türkiye'ye Yapılmış En Büyük Kötülüğün” yıldönümü Bugün 27 Mayıs: İlk darbenin kırk sekizinci yıldönümü… 27 Mayıs ihtilali, bu topraklara yapılmış en büyük kötülüktür.

Sonraki darbelerin temelini oluşturmuştur…

Dört askeri müdahalenin de arkasında ABD-NATO vardır.

27 Mayıs'ın fanatik destekçileri yine “darbe özlemi” içinde yanıp tutuşuyorlar; ancak “Ankara'daki Washington” Yapılanması artık hakimiyetini yitirmiş olduğu için amaçlarına ulaşamıyorlar.


* * *
Kısa bir süre önce, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan idamları ve darbe hukukunu övmüş; böylelikle “27 Mayıs'ın Eli Kanlı Katilleri”ne koltuk çıkmıştı...

1960 darbesini “devrim” olarak nitelemişti, Çölaşan…

27 Mayıs'ın gerçek yüzünü saklayabilmek için üretilmiş bir yalandır, bu “devrim” edebiyatı…

27 Mayıs Darbesi, bütün damarlarında ABD'nin dolaştığı “gayrı milli” bir operasyondu.

İhtilalin can destekçileri olan yargıçlar ve rektörler de “darbeci katiller”in işbirlikçileriydi.

Şimdilerde bildiriler yayınlayarak, dış destekli Statüko hesabına Türkiye'yi yeni istikametinden döndürebilmek için çabalayan yargıçlar ve rektörler cenahının 27 Mayıs'a özlem duyduğu açıktır.

Danıştay Başsavcısı, “27 Mayıs Faşizmi”ni yere göğe sığdıramadığı malum konuşmasında; “idamların coşkuyla karşılandığını” öne sürüyor; “Menderes aslında cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı!” diyordu…

Tarihi gerçekleri ters yüz etmek için sarf edilmiş kin dolu bu cümle, kesinlikle masum olan “eski başbakan”ın başına gelenlerle ilgili çarpıcı hakikatleri ortadan kaldıramaz…

Yassıada Mahkemesi'nin finalde hangi kararı alacağı onu kurgulayanlar tarafından kabus filminin başında “sahibinin sesi” yargıca tebliğ edilmişti:

Yassıada yargıcı Salim Başol'un bir haklı itiraz üzerine “Ne yapalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor” diyerek konuyu kestirip atması bundan dolayıdır.

Adnan Menderes hakkındaki iddiaların tamamı Anayasa'ya aykırıydı…

Aleyhindeki “deliller” de kurgusaldı!

Örneğin, ihtilali yapan Milli Birlik Komitesi Menderes'in kasasına iç çamaşırı koydurtarak masum başbakanı iftira atmak suretiyle suçlamıştı:

Bu gerçeği, Menderes asıldıktan iki yıl sonra MBK'nin bir başka üyesinin (Sıtkı Ulay) kendisine itiraf ettiğini avukat Burhan Apaydın tam kırk beş yıl sonra açıklamıştır.

Menderes'e idamından dört buçuk saat önce kasten yapılan “prostat muayenesi” masum başvekilin uğradığı işkenceler zincirinin “küçük” bir parçasıdır!

27 Mayıs'ın “Utanmaz Zalimleri” Menderes'i aşağılamak, ıstırap çektirmek ve mahkemede kendisini savunamaz hale getirmek için en aşağılık işkence yöntemlerini denemekten çekinmemişlerdir: Bu konudaki sır perdesinin aralanacağı günler de gelecektir!


* * *
Menderes'in kalemi neden mi kırılmıştı?

Türkiye'ye yapılmış olan “en büyük ihaneti” keşfetmiş olduğu için!

Bir başka deyişle, “Washington'a Bağlı Gizli Devlet Yapılanması”nın “kitabına” aykırı davrandığından dolayı, “milli ve yerli refleksleri” nedeniyle idam edilmiştir…

Mesela, NATO'nun Ankara'ya dayattığı “Ordu'da Personel Reformu” kisvesi altındaki “büyük tasfiye”ye direnmişti, Menderes…

27 Mayıs Darbesi'nden hemen sonra (Ağustos'60) Milli Birlik Komitesi, 7200 subayı emekli ederek ABD-NATO'nun “emirlerini” yerine getirivermişti…

“27 Mayıs Devrimi” ha!

Tamer KORKMAZ
Yeni Şafak'tan alınmıştır

26 Mayıs 2008 Pazartesi

gerçek sanatçıdan güzel bir parça dinlemeye ne dersiniz?

ESMA-ÜL HÜSNA 2

ESMA-ÜL HÜSNA

BİR MEDENİYETİN DİRİLİŞİNE TANIK OLUYORUZ yıl:2008

TÜRKÇE OLİMPİYATLARI

Program sunucusu olimpiyatlara katılan 110 ülkenin ismini tek tek okurken oldukça zorlandı. Açılış törenini izleyen vatandaşlar her ülkeyi hiç ara vermeden alkışlarla destekledi. Açılış törenine katılan 17 ülke çocuklarından oluşan 'Dünya Renkleri Korosu' Mahsun Kırmızıgül'ün 'Kardeşlik Türküsü' adlı eserini seslendirdi. Arnavutluk, Nijer, Azerbaycan ve Türkmenistan'dan gelen öğrenciler Türkçe eserler seslendirerek izleyicileri coşturdu. Organizasyonun ana sponsorlarından olan Ankara Büyükşehir Belediyesi adına konuşan Başkan Melih Gökçek ise Ankara'ya dünyanın dört bir yanından gelerek olimpiyatlara katılan öğrencileri sevgiyle kucakladıklarını kaydetti. Gördükleri manzara karşısında hislenmemenin, etkilenmemenin mümkün olmadığını söyleyen Gökçek, dünyanın farklı ülkelerinden gelen çocukların Türkçe şarkılar söylediğini belirterek, "Dün neydi, bugün ne oldu. Bütün dünya, bu çocuklar bizim lisanımızı konuşuyor. Büyük devlet olmak bu yoldan geçer. Büyük devlet olmak özellikle eğitimden geçer. Dünyanın dört bir yanına giden insanlara teşekkür ediyorum. Bu çocuklar oralarda Türkçe öğreniyor. Türkiye'nin büyüklüğünü gösteriyorlar. Bütün bunları yapmak için büyük düşünmek lazım. Bütün bunları düşünen o büyük insana şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum." diye konuştu. Gökçek ile eşi Nevin Gökçek, açılışa katılan öğrencilere çeşitli hediyeler verdi. Açılışta ayrıca olimpiyatlara katılan 110 ülkenin açtığı stantlarda ülke tanıtımları yapıldı. Stantlarda yer alan ilginç yöresel kıyafet, eşya ve ürünler dikkat çekti. Vatandaşlar stantları ve törenleri ilgiyle izledi.

25 Mayıs 2008 Pazar

KİMLER NERDE NE YAPIYOR? (selçuk-2005 sosyal bil. öğt. 2.öğretim)


2005 Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliğ 2.Öğretimden arkadaşlar

nerdesiniz?

ne iş yaparsınız?

ne oldunuz?

atanan var mı?


İLETİŞİM SAĞLANAN ARKADAŞLAR:
1) slm . ben murat göbekçi sosyal bılgıler 2. öğretim 2005 mezunuyum.Askerliğimi yaptım şuan istanbulda Fem de calışıyorum. Milli eğitime geçmeme az kaldı. Tüm tanıdıklara slm olsun. hepinizi öpüyorum. tanımadıklarımı da öpüyorum özellikle cihan seni

maksat muhabbet olsun




blogumun diğer insanları fazla ilgilendirmeceğini sanıyorum.Amacım can sıkıntısını gidermek. Blogun herhangi bir konusu yok yeri ve zamanın geldikçe aklımdan gelenleri yazacağım.


Acaba canımız sıkıldığın da sorunlarımıza çözüm bulacak bir site var mı? Bu aralar bunu düşünüyorum.